Kolorektal Kanser

Bir kalınbarsak hastalığı olan kolorektal kanser, hem erkekler hem de kadınlarda en sık karşılaşılan kanserler arasındadır; tüm kanserlerin yaklaşık %15'ini oluşturmaktadır. Avrupa 'da her yıl yaklaşık 190 000 yeni hastaya kolorektal kanser tanısı konmaktadır.

Hastaların yaklaşık beşte birinde tanı aşamasında metastaz (kalınbarsak dışındaki doku ya da organlara yayılım) vardır. Kolorektal kanseri olan hastaların yaklaşık yarısında metastaz gelişir ve hastalar hayatını kaybetmektedir. ABD'de her yıl yaklaşık 55 000 kişi yaşamını yitirmektedir. Bu sayı Avrupa'da 100 000'i aşmaktadır.

KOLON VE REKTUM

Kolon ve rektum, sindirim sisteminin birer parçasıdırlar. İşlevleri besin bileşenlerini artıklardan ayırmak, ve artıkları bedenden atılana dek depolamaktır. Uzun, kas yapısına sahip, tüp şeklindeki bu iki kısım birlikte kalınbarsağı oluşturmaktadır.

Kolonun boyu yaklaşık 180-190 cm iken, rektum yaklaşık 20-25 cm.dir.

KANSER OLUŞUM SÜRECİ

Kanser benzer özellikler gösterdiği için aynı genel ad altında toplanan pek çok hastalığa verilen genel bir tanımlamadır.

Kanser yaşamın ve bedenin temel birimi hücrede başlar. Normalde hücrelerin büyümesi ve çoğalması bedenin ihtiyaçları doğrultusunda kontrol altındadır. Bu süreç yaşamımızın sağlıklı bir biçimde sürmesini sağlar.

Ancak bazan hücreler kontrol dışı biçimde büyümeye ve çoğalmaya başlar. Bu durumda bu hücrelerin bulunduğu bölgelerde normalde olmayan bir büyüme oluşmaya başlar, buna "kitle" ya da "tümör" denir.

Kolonda başlayan kanser, kolon kanseri, rektumda başlayan kanser rektum kanseri olarak adlandırılır. Bu organlardan herhengi birinde olan kansere kolorektal kanser de denmektedir.

KOLOREKTAL KANSERDE RİSK

Gerçek nedeni bilinmemekle birlikte, kolorektal kanser riskini artıran bazı risk faktörleri olduğu araştırmalar ile gösterilmiştir.

Yaş: Kolorektal kanser yaş ilerledikçe daha fazla oranda görülmektedir. Bu kansere yakalananların çoğu 50 yaşın üzerindedir. Daha az sıklıkla olmasına karşın genç yaşlarda da görülebilmektedir.

Beslenme: Kolorektal kanserin yağ bakımından zengin, lif bakımından zayıf beslenme alışkanlıkları ile ilişkili olduğu gözlenmektedir.

Polipler: Polipler kalınbarsak iç duvarında habis olmayan doku büyümeleridir. 50 yaşın üzerinde sık karşılaşılmaktadır. Bazı tip poliplerin kanser ortaya çıkma riskini artırdığı bildirilmektedir. Seyrek karşılaşılan ailesel polipozis kolon ve rektumda yüzlerce polip oluşumuna yol açmaktadır. Tedavi edilmediği durumda ailesel polipozis kansere yol açmaktadır.

Kişisel tıbbi öykü: Araştırmalar tıbbi özgeçmişinde yumurtalık, rahim ya da meme kanseri öyküsü olan kişilerde kolorektal kanser oluşma riskinin de yükseldiğini göstermektedir. Daha önce kolorektal kanser geçiren kişilerde de ikinci bir kolorektal kanser gelişme riskinin bulunduğu araştırmacılar tarafından bildirilmektedir.

Ailenin tıbbi öyküsü: Anne-baba, kardeşler, çocuklar gibi birinci dereceden akrabalarda kolorektal kanser öyküsü bulunan kişilerde, özellikle de yakın akrabadaki kanser erken yaşta ortaya çıktıysa, risk büyümektedir. Ailelerinde birden fazla kişide kolorektal kanser görülen kişilerde bu risk daha da büyümektedir.

Ülseratif kolit: Ülseratif kolit hastalığı bulunan kişilerde kolorektal kanser riskinin yükseldiği bildirilmektedir.
Bu risklerden bir ya da daha fazlasınun bulunması, o kişide mutlaka kolorektal kanser gelişeceği anlamına gelmemektedir. Bu konuda her hangi bir endişe hissedenlerin hekimlerine başvurmaları yararlı olacaktır.


TARAMA VE ERKEN TANI

Araştırmalar kolorektal kanserin basamak basamak selim poliplerden geliştiğini göstermektedir. Poliplerin erken tanısı ve yok edilmesi kanseri önleyebilir. Araştırmacılar kanser oluşumunu önleyebilecek başka yöntemler olup olmadığını sorusunu yanıtlamaya çalışmaktadır. Bunlar arasında tütün ve mamüllerinin kullanılmasının terk edilmesi, sağlıklı beslenmeyi tamamlayıcı çeşitli besin ürünlerinin gıdalara eklenmesi, aspirin ve benzeri ilaçların düzenli kullanımı, alkol tüketiminin azaltılması, bedensel aktivitelerin artırılması gibi uygulamalar bulunmaktadır. Bazı çalışmalar kalorisi ve yağ içeriği düşük, lif oranı yüksek beslenme biçimlerinin kolorektal kanser riskini düşürdüğünü göstermektedir.

Araştırmacılar genetik (ailesel geçiş gösteren) özelliklerin de kanser oluşumunda etkili olduğunu keşfetmiştir. Kolorektal kanserin sık rastlandığı ailelerin bu konuda danışmanlık alması yararlıdır. Özellikle risk faktörü taşıyan kişiler, hekimleri ile görüşerek kendilerine uygun bir izlem programına katılabilir.

Gaytada gizli kan testi (GGK): Bu test dışkıda gözle görülemeyen, gizli kanama bulgularını araştırmaktadır. Bazı kanserlerde kalınbarsaktaki poliplerden küçük kanamalar olabilmekte, aşikar olmayan bu kanamalar GGK testi ile saptanabilmektedir.

Sigmoidoskopi: Rektum ve alt kolon (sigmoid kolon) muayenesinde ışıklandırılmış bir alet olan sigmoidoskop kullanılmaktadır.

Kolonoskopi: Rektum ve tüm kolonun muayenesinde ışıklandırılmış bir alet olan kolonoskop kullanılmaktadır.

Çift kontrast baryum lavmanlı kolon filmi: Lavman yolu ile baryum verilen hastanın X ışını kullanılarak bir seri filmi çekilmektedir. Bu filmlerde kolon ve rektumun hatları görülebilmektedir.

Parmakla rektum muayenesi: Bu muayenede doktor, eldivenli ve ilaçla kayganlaştırılmış parmağını kullanarak rektumu muayene eder.

BELİRTİLERİN FARKEDİLMESİ

Bu tür belirtilerin kolorektal kanserle ilişkisi olabileceği akılda tutulmalıdır. Ancak bu belirti ve bulgular kolorektal kanser dışında nedenlerele de ortaya çıkabilir. Her türlü durumda bu ayrımı mutlaka bir hekim yapmalıdır.

TANI

Hekim tanı koymadan önce ayrıntılı bir tıbbi öykü alır ve fizik muayene yapar. Daha sonra gerekli görülen tanısal testler uygulanır.

Çift kontrast baryum lavmanlı kolon filmi gibi X-ışınlı görüntüleme tetkiklerine başvurulabilir.

Sigmoidoskopi: Rektum ve alt kolon (sigmoid kolon) bölgesi değerlendirilir. Genellikle işlem sırasında doku örnekleri alınıp patolojide değerlendirilir.

Kolonoskopi: Rektum ve tüm kolonun değerlendirildiği bir yöntemdir. Genellikle işlem sırasında doku örnekleri alınıp patolojide değerlendirilir.

Polipektomi: Sigmoidoskopi ve kolonoskopi sırasında poliplerin çıkarılması işlemidir.

Biyopsi: Alınan doku örneklerinin mikroskop altında değerlendirilerek

EVRELENDİRME

Eğer tanı kanserse, hastalığın evresini belirlemek gerekecektir. Bu süreçte hastalığın bedenin diğer bölgelerine yayılıp yayılmadığının da anlaşılması için dikkatli bir çaba harcanacaktır. Bu amaçla çok sayıda ek test yapmak gerekebilir.

Evre 0: Kanser çok erken bir aşamadadır. Yalnızca kolon ya da rektum dokusunun iç bölümümdedir.

Evre I: Kolon ya da rektumun iç duvarının büyük bölümünde tutulum vardır.

Evre II: Kanser kolon ya da rektum dokularının dışına taşmıştır ancak henüz lenf bezi tutulumu bulunmamaktadır.

Evre III: Kanser lenf bezlerine ulaşmıştır ancak henüz bedenin diğer bölgelerinde tutulum bulunmamaktadır.

Evre IV: Kanser bedenin diğer bölgelerine yayılım göstermiştir. Kolorektal kanser en sık karaciğer ve/veya akciğerlere sıçramaktadır.

Nüks: Nüks daha önce ortaya çıkmış ve tedavi edilmiş kanserin yeniden başlamasıdır. Hastalık kolon ya da rektumda başlayabileceği gibi, bedenin diğer bir bölgesinde de nüks edebilir.

TEDAVİ

Tedavi esas olarak tümörün büyüklüğü, yerleşimi ve yaygınlığına göre biçimlendirilmektedir. Bazan birlikte de kullanılan farklı tedavi yöntemleri bulunmaktadır:

Cerrahi: Cerrahi tedavinin amacı tümörün bedenden uzaklaştırılmasıdır. En sık kullanılan tedavi yöntemidir. Ameliyat sırasında genellikle tümör, bir kısım sağlıklı kolon ve rektum ve çevresindeki lenf bezleri ile birlikte alınır. Çoğu durumda aradan tümörlü dokular çıkarıldıktan sonra kalan sağlıklı uçlar biraraya getirilebilmekte, ucuca bağlanabilmektedir. Bu gerçekleştirilemezse geçici ya da kalıcı biçimde bir "kolostomi" işlemi yapılmaktadır. Bu işlemde batın cildi üzerinde açıklık oluşturularak kolonun ucu buraya bağlanır. Bu açıklığa yerleştirilen değiştirilebilir plastik bir torba ile de kolondan çıkan atık maddeler toplanır. Geçici olan kolostomi uygulamalarında bu süreçte ameliyat sonrası dönem geçtikten ve barsak uçları yeniden birletirme ameliyatına hazır hale geldikten sonra kolostomi açıklığı da kapatılır. Bazı hastalarda kolostomi kalıcı olmaktadır.

Kemoterapi: İlaç kullanılarak kanser hücrelerinin tahrip edilmesi anlamına gelmektedir. Kanserli dokunun küçültülmesi, hastalık belirtilerinin azaltılması gibi nedenlerle de kullanılmaktadır. Kemoterapi yalnızca tümör bölgesinde değil, tümör dışı bölgedeki kanserli hücrelerde etkili olmaktadır. Sistemik bir tedavi yöntemidir.

Radyasyon Tedavisi (Radyoterapi): Yüksek enerjili ışınlar kullanılarak kanser hücrelerinin tahrip edilmesi için kullanılır. Bölgesel bir tedavi yöntemidir: Uygulandığı bölge üzerinde etkilidir. Kolorektal kanserlerde tümörün küçültülebilmesi için genellikle ameliyat öncesi dönemde de kullanılır. Ameliyat sonrasında da kalmış olabilecek kanserli hücrelerin ortadan kaldırılabilmesi için kullanılmaktadır. Radyoterapi ayrıca hastalık belirtilerinin giderilmesinde de kullanılabilmektedir.

Biyolojik tedavi: İmmunoterapi olarak da bilinen bu yöntemde bedenin bağışıklık sistemi kansere karşı güçlendirilmektedir. Bağışıklık sistemi normalde kanserli hücreleri bulmakta ve tahrip etmektedir. Bu yöntemde bu sistemin doğal antikanser özelliği uyarılmakta ve desteklenmektedir. Bu tedavi yöntemi ameliyatlardan sonra tek başına ya da kemoterapi ile birlikte verilebilir.